GAZİPAŞA’NIN Koru Sahili’nde 96 bin metrekarelik hazine arazisinin turizme açılmasıyla başlayan tartışmalar sürüyor. Bugüne kadar büyük otel yatırımlarından uzak kalan ve doğal yapısıyla bilinen Koru Sahili, AHES GYO tarafından yapılması planlanan 2 bin 100 yatak kapasiteli 3 adet otel ve 12 lüks villadan oluşan büyük çaplı bir turizm kompleksi ile gündeme geldi. Gazipaşa Hepimizin Platformu da konu ile ilgili basın açıklaması yaparak projeye tepkisini dile getirdi.
ALAN KORUNAN BİR ALAN
Yapılan basın açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi: “Gazipaşa halkının önceki kullanımından dolayı “Fidanlık” olarak adlandırdığı 301 dönümlük, deniz kıyısındaki araziye dev kütleli 3 adet otel ve villa grupları yapılacağı bilgisi basına yansıdı. Bu arazi eşsiz güzellikteki Koru kıyısında, doğal havuzlar bölgesinde. 2. derece doğal sit alanı ve toplamı 2 km civarı kıyının bir ucu 1. derece arkeolojik sit alanı olan Selinus kalesi… Alan korunan bir alan. Önündeki deniz ve kıyı bandı carettaların, akdeniz foklarının ve daha birçok canlının yaşam alanı. Arazi hazineye ait. Yani kamunun, halkın arazisi…
“YEREL YÖNETİCİLERİN SESSİZLİĞİNİ HALKIMIZ SORGULAMAYACAK MI?”
Bu arazi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 49 yıllığına tahsis için geçtiğimiz aylarda ilana çıktığı zaman da çekincelerimizi, yapılan yanlışlıkları söyledik. Ama yerel yöneticilerden olsun, büyük ve değerli bir hazine arazisi olmasından dolayı Antalya siyaseti olsun kimseden bir ses çıkmadı. Biz yine Gazipaşa halkına ve kamuoyuna duyurmak istiyoruz ki bu değerli hazine arazisi tahsis için ilana %40 emsal üzerinden çıkarıldı. Oysa şu anda uygulanmak istenen inşaat oranı tam 2 katı, yani % 80 emsal oranı. İhaleye kadar %40, ihaleden sonra %80 emsal oranları iki katı yatak kapasitesi demektir. Bu da yatırımcıya ve yandaşlarına çok büyük bir rant yaratır. Gazipaşa toprakları üzerinden, bir hazine arazisi üzerinden Rizeli bir inşaat firmasının sağlayacağı bu rant ilçede vicdanları acıtmayacak mıdır? Yerel yöneticilerin sessizliğini halkımız sorgulamayacak mıdır?
“ARAZİ HAZİNENİN, KAMUNUN, YANİ HALKIN”
Arazi hazine arazisidir. Yani kamunun, yani halkın… Kıyı planları eğer tüm kıyılarda uygulanırsa, tüm özel mülkiyetler dolduktan sonra bu değerli arazi, halka ait deniz kıyısında tek alan olarak kalacaktı. Halkımız tüm kıyı planları uygulandıktan sonra bu tahsisi öğrenseydi, bu arazideki yapılaşma o zaman başlasaydı, halkımız çok büyük tepkiler verebilirdi. Bu durumu öngörmek yerel yöneticilerimizin görevidir. Ancak onlar da nedense(!) sessizlik içindeler. Kaldı ki bir il ya da ilçe için kamu arazileri çok önemlidir. Gelişen kentlerde yeşil alanlar, sosyal tesisler, okullar, hastaneler, kamu binaları için mevcut haliyle kamu alanları zaten yetersiz durumdadır. Özel şirketlerin kazancı uğruna eldekileri de çıkarmak akıl işi değildir.
“KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI DA KENDİ İÇİNDE ÇELİŞKİ İÇİNDE”
Kültür ve Turizm Bakanlığı bu tahsisle ve onaylanan kıyı planlarımızla, kendi kendisiyle çelişki içindedir. Çünkü bakanlık hazırladığı Türkiye’nin turizm stratejilerini belirleyen yayınında Ege ve Akdeniz kıyılarında sadece deniz odaklı dev kitlesel otellerde aşırı yığılma olduğu bilgisini ortaya koymuşken, kırsal turizm, köy turizmi, eko turizm gibi çeşitli yaklaşımları öngörürken, parsel bazlı planlama sona erdirilmeli, bütüncül bir bakış açısı olmalı derken, turizmde yerleşim yerlerinin tarihi, kültürü ön plana çıkarılmalı derken Fidanlık arazisinde yapılmasına olanak tanıdığı her şey dahil kitlesel turizm anlayışı kendi açıklamaları ile büyük bir çelişki içindedir. Tahsis ilanında, bakanlık bir emlak şirketi gibi, kamuya ait, deniz kenarındaki arazide özel parseller oluşturuyor, ilçe merkezine kuş uçumu mesafelerini koyarak, deniz odaklı, büyük oteller yapılmak üzere kamu arazisini tahsise çıkıyor. Halka ait olması gereken günübirlik alanların da nasıl otellerin ön bahçeleri olarak kullanılabileceğinin, günübirlik alanların otel emsal alanına dahil olduğunun bilgilerini de paylaşmayı ihmal etmiyor.
“YATIRIMCILARIN LEHİNE PLANLAR DEĞİŞİYOR”
Kıyı İmar planının son halinde daha küçük adalar varken, bu adalar arasında halkın denize ulaşabileceği yollar zaten kısıtlıyken, anlıyoruz ki kıyı imar planının bu bölgesi değiştirilmiş, adalar 50 dönüm üzerine denk gelecek şekilde büyütülmüş, aradaki yollar kaldırılmıştır. O zaman sormak istiyoruz, bizler bu yanlış planlamayı öğrendiğimiz andan itibaren bu planlama değiştirilmeli, halkın yararına elden geçirilmeli, yapılaşmaya sonra geçilmeli derken, ‘Artık her şey yapılmış bitmiş, değiştirilemez’ diyenler görüyorlar mı yatırımcı lehine şu anda bile planların nasıl değiştirildiğini? Ve yapılaşma başlamadığına göre hala geç değil. Planın sıkıntılı yanlarını değiştirmeyi, hiç olmazsa planın uygulamada olan revizyonlu halini iptal ettirmek için girişimde bulunmayı neden hiç düşünmüyorlar acaba? Neden bugüne kadar bu yönde bir tek adım atılmadığı gibi, bu duruma tepki gösteren halka tepki gösteriyor yerel yöneticiler acaba?
“KİŞİYE ÖZEL 18. MADDE UYGULAMASI YAPILIYOR”
Koru mahallesinde bulunan Turizm arazileri üzerine yapılan 18. madde uygulamaları iptal edildi. Tüm parseller eski haline getirildi. Sadece Fidanlık arazisi üzerine, 18. Madde uygulaması yapıldığı üzerine duyumlar alıyoruz. Zaten yatırımcının yılbaşına başlama yönündeki beyanları da bu bilgiyi doğrular nitelikte. Eğer bu bilgi doğruysa, otel yatırımcıları kollanarak, en kısa sürede dev kütleli beton blokların dikilmesi için canhıraş bir çalışma yürütüldüğü anlaşılıyor. Kıyıdaki diğer vatandaşların arazisine ise 18. Madde uygulaması bekliyor. Yani kişiye özel 18. Madde uygulaması yapılıyor. Uyarıyoruz, fidanlık arazisinde Dop oranı (Düzenleme ortaklık payı) düşük, sonra 18 uygulaması yapılan vatandaşların yerinde Dop oranı yüksek olursa, vatandaşlarımız ileride mağduriyet yaşayacaktır. Yine kaldı ki kişiye özel imar uygulamaları yapılmamalıdır.
“BÖLGEDE ŞUAN TARIM VE ÜRETİM YAPILIYOR”
Geçen hafta Gazipaşa Belediyesi havaalanı yanında bir belediye arazisini sattı. Daha önce de satışa çıkan bu arazinin alıcısı çıkmamıştı. Arazinin alıcısı açıklanmadı. Basında ‘İsmi açıklanmayan bir şahıs’ olarak yer aldı. Ve ederinden çok yüksek bir bedelle arazinin satıldığı dillendirilmektedir. Yine konuşulan bu araziyi alan kişilerin, Fidanlık arazisinin yatırımcıları olduğu yönündedir. Satılan bu araziye otel inşaatlarında kullanılmak üzere beton santrali yapılacağı söylenmektedir. Yer şu anda tarım alanıdır ve bölgede önemli tarım üretimi yapılmaktadır. Bu bilgiler doğru mudur?
“TÜM İLÇEYİ KAPSAYAN DENGELİ BİR TURİZM İSTİYORUZ”
Bizler turizme ve turizm yatırımcısına karşı değiliz. Ama turizm bir ilçeye, topraklarını, tarım alanlarını, halkın önceliği olan kıyılardan yararlanma hakkını yok ederek gelemez, gelmemeli. Bunun için de tüm bu yatırımların dayanağı olan, halkın haklarını yok sayan 2019 yılında halkın aleyhine, yatırımcının lehine revizyonu yapılan ve şu anda 2019 yılında onaylanan ve askı süreçlerini tamamlayan bu planların geçerli olduğu kıyı imar planları değiştirilmelidir. Tüm günübirlik alanların yatırımcılara tahsis edilmesi gibi yanlışlıklar düzeltilmelidir. Korunan alan olan bölgede olmaması gereken emsal oranları, halkın kıyılara ulaşabileceği yollar, otoparklar, denize dik konumlanması gereken yeşil alanlar, parsellerde tek dev kütleli yapılaşmaya olanak veren sınırsızlıklar yeniden düzenlenmelidir.
“ÖNCEKİ YANLIŞ ÖRNEKLERDEN DERS ALMALIYIZ”
Gazipaşa, tüm Akdeniz kıyılarındaki yanlış yapılaşmadan ders alabilir. Henüz yapılaşmanın başlamamış olması hala bir fırsattır. Tarım yapılan, yarı tropikal ikliminden dolayı ülkemizin başka hiçbir yerinde yetişmeyen özel ürünlerin de yetiştiği bu ilçenin kıyılarında, halkımıza da faydası olmayacak olan büyük kitle turizmi, aşırı betonlaşma yerine, tarımla turizmin birlikte uygulandığı, misafirlerimizin alışverişini esnafımızdan yapacağı, yemeğini halkımızın işlettiği yerlerde yiyebileceği, tarım için gerekli hava akımlarımızı kesmeyecek daha küçük otellerde ağırlandığı, sadece dev kütlelerle kıyıya yığılmayan, kıyıdan Toroslar’a kadar düşük inşaat oranları ile, butik otellerle, pansiyonlarla yayılan, tarımı, yeşili ve doğayı koruyan bir turizm olabilir. Kıyılarla birlikte yaylalarımız, çaylarımız, kültür ve doğamız da bu insancıl turizme dahil edilebilir. Böylece halkımızın geniş bir kesimi turizmden yararlanabilecektir.
“KIYILARI YANDAŞ ŞİRKETELERE VERİP YEREL HALKA KAPATMAK TURİZM DEĞİLDİR”
Kamu arazilerini yandaş şirketlere verip kıyıyı yerel halka kapatmak turizm değil, rant üretmektir. Kıyıları betona boğan bu anlayış, bizzat ilçenin turizm potansiyelini de yok etmekten başka bir şey değildir. Sonuç olarak bu kıyı planları hala uygulanmaya devam ediyorsa, değişmesi için hiçbir çaba gösterilmiyorsa bu bir dönemin yöneticilerinin rant odaklı şirketlerin çıkarları uğruna, ilçenin doğasını, tarım alanlarını ve halkını nasıl mahvettiğinin 21. Yüzyıldaki örneği olarak tarihe geçecektir. Ancak aynı zamanda bir ilçe halkının da başka yerlerdeki yanlış örneklerden hiç ders çıkarmadığının da göstergesi olacaktır.”