Gazipaşa Hepimizin Platformu, Fidanlık arazisinin 49 yıllığına otellere tahsis edilmesine tepki göstermek için basın toplantısı düzenledi. Platform üyeleri, açtıkları pankartlarla tepkilerini dile getirerek “Sahiller bizimdir bizim kalacak” dediler.
Gazipaşa Hepimizin Platformu, ilçenin kıyı şeridindeki 301 dönümlük Fidanlık arazisinin, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir inşaat firmasına 49 yıllığına tahsis edilmesine karşı çıkıyor. Halk ve çevre örgütleri, doğal ve kültürel değerlerin korunması gerektiğini savunarak, bu tahsisin bölgede büyük bir ekolojik yıkıma ve kamu malının rant uğruna elden çıkarılmasına yol açacağını dile getiriyor. Tepkilerini dile getirmek isteyen Gazipaşa Hepimizin Platformu tarafından Koru Sahili’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıya platformun üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Yüksek Mimar Esin Bilgiç, toplantıda yaptığı konuşmada, Gazipaşa’nın son kaleleri olduğunu ve ranta yedirtmeyeceklerine dikkat çekti.
Gazipaşa Hepimizin Platformu tarafından yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi; “Değerli Gazipaşa Halkımız, aramızda bulunan saygıdeğer Antalya baromuz, ilçe dışından gelen değerli konuklarımız, değerli basınımız ve bugün burada yapacağımız açıklamanın ulaşmasını istediğimiz Antalya ve tüm Türkiye’de yaşayan insanlarımız. Ve bir kez daha yetkili makamlarda oturan kişilere seslenmek istiyoruz. Bir süreden beri Akdeniz'e dik inen yamaçların arasında, zaten çok kısıtlı ölçüdeki kumsal kıyılarımıza getirilmek istenen, 2019 yaz döneminde son şeklini alan yanlış planlamayı, bu planlamanın ilçemize ne olumsuzluklar getireceğini ne güzellikler ve değerler götüreceğini anlatıyor ve bu olumsuzlukların olmaması için büyük bir çaba veriyoruz. Kahyalar, Selinus ve Koru’yu kapsayan tüm kıyılarımızda uygulanmaya çalışılan bu yanlış planlamanın bir sonucu olarak, şimdi de Fidanlık arazimizin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 49 yıllığına Rizeli bir inşaat firmasına tahsis edildiğini ve bu tahsis sonucunda fidanlık arazimize devasa 3 adet otel ve villa grubu çalışmaları yapıldığını öğrendik.
Belirtmek istiyoruz ki Fidanlık bir hazine arazisidir. Yani kamunun, halkın arazisi. Hepimizin arazisi. Milletin damıtılmış alın terinin ürünü, kamu varlıklarımızdan. Sömürü ve vurguna karşı ödünsüz korunması gereken Cumhuriyetimizin birikimlerinden. Ne güzel, cumhuriyetimiz ilk dönemlerinde, en değerli yerlerde, kamuya ait araziler bırakmış, fidanlıklar kurmuş. Burada yetiştirilen fidanlar bir zamanlar halkla, bahçelerle buluşmuş. Bir yandan da halkın ortak kullanım alanı, buluşma noktası olmuş, kültür aktarımı sağlamış. Fidanlık gibi kamusal arazilerin, hem de 49 yıllığına, adeta elden çıkarılırcasına özel şirketlere verilmemesi, tam aksine halkın kullanımına açık ve içinde yer aldığı doğaya uygun olarak değerlendirilmesi gerekir.
Fidanlık Özel Konumu
Değerli halkımız, gelin önce dev otellere açılmak istenen Fidanlık arazimizin konumundaki öneme bir bakalım. Mevcut haliyle 301 dönüm olan bu arazi, eşsiz güzellikteki Koru kıyısında, denize sıfır bir arazidir. Önündeki kıyının toplam ölçüsü 2 km civarı. Bu kıyının bir ucu, oluşumu binlerce yıla dayanan, ilçemize gelen konuklarımızın öncelikli görmek istediği yerlerden birisi, Doğal havuzlar bölgesi. Bir ucu da 1. Derece arkeolojik sit alanı olan, yüzlerce yıl öncesinin Selinus antik kenti ve kalesi. Tüm kıyı Nitelikli Doğal Koruma Alanı. Eski tanımıyla 2. Derece doğal sit alanı. Arkada bulunan ova da hala en güzel tarımın yapıldığı, imar durumunda “tarım alanı yapılaşma koşullarını koruyan”, yani betondan korunabilmiş bir alan. Yani hem kıyı bölgesi hem arkasındaki geniş ova tümüyle korunan alanlar. Türkiye’nin doğasını, özellikle kıyılarını ve denizlerini 1985’den beri çalışan bir sivil toplum kuruluşu olan Sualtı Araştırmaları Derneği diyor ki; “Gazipaşa, Akdeniz Bölgesi kıyı hattı boyunca betonlaşmadan nasibini almamış Antalya’nın yegâne ilçesidir. Gazipaşa’nın kendine özgü kumsal kıyı alanı ve civarı, tüm doğal yapısı ve biyolojik çeşitliliği ile eşsiz bir Önemli Doğa Alanı (ÖDA Gazipaşa) içindedir.
Gazipaşa kıyıları İribaş deniz kaplumbağası (Caretta caretta), Yumuşak sırtlı Nil kaplumbağası (Trionyx triunguis), Akdeniz foku (Monachus monachus), Tepeli karabatak (Gulosus aristotelis) ve Büyük gümüş martı (Larus michahellis) başta olmak üzere birçok deniz ve kıyı kuşları, Su samurlarının (Lutra lutra), kum zambağı, kadim çançiçeği ve kum deligözü gibi bitkilerin birinci derecede yaşam alanlarıdır.” Ve üç kıyımızda da büyük çaplı turizm projeleri zinciri şeklinde devam edecek inşaatlarla, betonlaşmadan etkilenmemiş Antalya’nın tek kıyı ilçesinin, ‘ne pahasına olursa olsun turizm’ ideolojisine yenik düşmemesi gerektiğini, bilimsel verileri paylaşmaya her zaman hazır olduklarını, yer seçimi yanlış olan bu betonlaşma fikrinden dönülmesi gerektiğini belirtiyorlar. Ve ülkemizde doğa konusunda önemli bir dernek olan, Doğa Derneği de, dev oteller için ayrılan kıyılarımızın, doğa korumada öncelikli alanlar arasında gösterilen “Önemli Doğa Alanı” niteliğinde olduğunu, bu bölgenin çok sayıda kuş türünün yaşam alanı olduğunu, akdeniz foku gibi deniz memelileri için yaşam alanı olan çok sayıda deniz mağarası bulunduğunu vurgulayarak, bu bölgenin her türlü baskıdan korunmasının önem taşıdığını açıklıyorlar. Evet… Bu kıyılar, biz insanlardan binlerce yıl öncesinden beri, diğer canlıların yaşam alanı. Atılacak her adımda, uygulanacak her projelendirmede, bu her açıdan özel konumda olan Fidanlık arazimizi ve bölgeyi korumak, geleceğe doğru planlamalarla, gelişirken aynı zamanda, korunan bir ilçe bırakmak yerine, şimdi yapılmak istenen, hem doğanın, hem ilçe halkının kaybedeceği, sadece kıyı odaklı, dev kütleli beton oteller anlayışıdır.
Tahsis Süreci
Bu anlayışın bir sonucu olan, Fidanlık arazimizin tahsis sürecine bakalım şimdi de. Değerli halkımız. Kültür ve Turizm Bakanlığı bir süre önce Resmî Gazete ’de yayımlanan tebliğle, başta kıyı bölgeleri olmak üzere onlarca parsel hazine ve orman arazisini turizm yatırımlarına tahsis etmek üzere ilana çıkmıştı. Gazipaşa’daki hazineye ait Fidanlık arazisi de bu parseller arasındaydı ve 49 yıllığına 4 veya 5 yıldızlı otellere tahsis edilmeye çalışılıyordu. Bu ilanda Bakanlık, kamuya ait fidanlıkta 3 özel parsel oluşturuyor, ilçe merkezine kuş uçumu mesafelerini koyarak, sadece kıyı ve deniz odaklı, büyük oteller yapılmak üzere hazine arazisini tahsise çıkıyordu. Halka ait olması gereken günübirlik alanların da nasıl otellerin ön bahçeleri olarak kullanılabileceğinin, günübirlik alanların otel emsal alanına dahil olduğunun bilgilerini de paylaşmayı ihmal etmiyordu. Oysa Kültür ve Turizm Bakanlığı bizzat kendi yayımlarında, Ege ve Akdeniz kıyılarında sadece deniz odaklı otellerde aşırı yığılma olduğu bilgisini ortaya koyuyor, kırsal turizm, köy turizmi, eko turizm gibi çeşitli yaklaşımları öngörüyor, parsel bazlı planlama sona erdirilmeli, bütüncül bir bakış açısı olmalı, yerleşim yerlerinin tarihi, kültürü ön plana çıkarılmalı diyordu. Bakanlığın bizzat kendisinin ortaya koyduğu bu yaklaşım, bizim de Gazipaşa için gerçekleşmesini istediğimiz yaklaşımdır... Kıyılarında görkemli koylarıyla, bu koylardaki antik şehirleriyle, yaylalarında da süren yaşamıyla, doğal güzellikleriyle, kendine has kültürüyle… Ancak, bakanlığın Fidanlık arazisinde yapılmasına olanak tanıdığı turizm anlayışı, kendi açıklamaları ile büyük bir çelişki içindedir. Kültür ve Turizm Bakanlığına, Gazipaşa’nın tüm kıyılarını yok edecek bu büyük çelişkisini bir kez daha buradan hatırlatıyoruz. Değerli arkadaşlar, bu tahsiste çok önemli bir konu daha var. Fidanlık üzerinde oluşturulan 3 parsel de 50.000 m2’nin üzerinde. 2019 tarihli son planlara göre, bu parsellerde %80 inşaat oranı kullanılabiliyor. Ancak bakanlık, bu hazine arazisini tahsise, %40 inşaat oranından çıkarıyor. Tahsisi %40 ile alıyorsunuz, oysa inşaatı %80 ile yapıyorsunuz. Bu durumda yatak kapasitesi de, inşaat kütlesi de iki katına çıkmaz mı? Kamuya ait, Gazipaşa Halkı için paha biçilmez değerdeki bu arazi, bu yanıltıcı bilgilerle kamunun elinden çıkarılmaya çalışılmaktadır. Elden çıkarırken de yatırımcıya ve yandaşlarına çok büyük bir rant yaratılmaktadır. Tüm bunlar olurken yerel yöneticilerin hiç sesi çıkmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, bir başka açıdan daha bakmak istiyoruz Fidanlık arazisine. Kentler için kamu arazileri çok önemlidir. İlçemizin tümünü kapsayan imar planında, sosyal, kültürel, sağlık gibi ortak kullanım alanları zaten çok çok yetersiz, hatta sembolik değerlerde bile değildir. Bu ilçemiz için hazırlanan bilimsel raporlarda da açıklanmıştır. Örneğin ilçemizde yer olmadığı için fen lisesi bir ilkokulun bahçesine, Devlet hastanesi dik bir tepenin yamacına yapılmak durumunda kalınmıştır. Hal böyle iken, özel şirketlerin kazancı uğruna, eldeki kamu alanlarını da çıkarmak akıl işi değildir. Ve aynı zamanda, bu hazine arazisi dağ köylerimiz de dahil olmak üzere, 50.000 nufuslu bir ilçenin önünde, kumsal kıyılarda kamuya ait tek nefes alma noktasıdır. Bu durum tüm yapılaşmadan sonra daha iyi anlaşılacaktır. Eğer tüm oteller yapıldıktan sonra halkımız bu tahsisi öğrenseydi, tepkisi çok daha büyük olacaktı. Aynen Serik, Manavgat kıyılarında bir süre önce olduğu gibi…Bu durumu öngörmek yerel yöneticilerimizin görevidir. Ancak onlar bir yandan Fidanlığın tahsisi konusunda sessizliklerini korurlarken, bir yandan da hazineye ait Fidanlık arazisinde bu devasa otellerin bir an önce başlayabilmesi için 18 uygulaması yapıyorlar. Gazipaşa Belediyesi şu anda, Antalya Büyükşehir Belediyesinin de onayladığı 18 uygulamasıyla, Koru kıyı bandında, diğer parselleri kapsamadan, sadece Fidanlık parselinin 18 uygulamasını yapmaktadır.
Planlama
Değerli arkadaşlar, Fidanlığın da içinde olduğu, Koru, Selinus ve Kahyalar kıyılarımızda, uygulanmak istenen kıyı planlarımıza bakalım şimdi de. Fidanlıkta şu anda yapılmak istenen 3 büyük otelin dayanağı olan da bu planlamadır. Büyük depremlerin ikinci günü yangından mal kaçırırcasına Selinus sahilinde Çed toplantısı yapılan, büyük eksiklikleri ve yanlışları sonucunda İdk toplantısında bir süreliğine durdurabildiğimiz dev kütleli otelin dayanağı olan da bu planlamadır…Sıra sıra tüm kumsal kıyılarımıza dizmeye çalıştıkları, dev kütleli otellerin dayanağı da bu yanlış, tahripkar planlama olacaktır.
Adı Kıyı Bölgesi “Koruma” Amaçlı İmar Planı
2019 yılında Revizyonu yapılıyor. Şu anda tüm kıyılarımızda geçerli olan, 2019 yılında yapılan bu planlamadır. 2019 yaz sonunda, askı sürecini kimsenin haberi olmadan tamamlıyor bu planlar. Oysa 2019 yılı yaz aylarında yerel yönetim tarafından yapılması gereken, hemen askı sürecindeyken ilgili kişileri ve kurumları da davet ederek, bu planları masaya yatırmak, ilçe halkı adına acilen değerlendirmek, 3 kumsal kıyımızı yüzyıllarca ilgilendirecek olan bu planlar için ilgili meslek odalarının görüşünü almak olmalıydı. Hemen sonrasında da itiraz ve dava sürelerini kaçırmadan, zamanında ilçe halkı ve doğa adına itiraz ve dava yollarına başvurmak olmalıydı. Ama süreç böyle işlemedi. 2019 yaz aylarında, planlar hiç gündeme getirilmeden, büyük bir gizlilik içinde askı süreçlerinin tamamlanması sağlandı. Maalesef halkımız da, neler yapıldığından haberi olmadığı için 2019 tarihli bu planlara askıda itiraz ve askıdan indikten sonra 60 gün olan, süresinde dava açma hakkını kullanamadı. Oysa turizmin de durduğu pandemi süreci, bir yandan kıyı planlarımızın düzeltilebilmesine zaman tanıyordu. Tüm kıyılarımız üzerinde, tüm siyasilerimizin ortak hedefi, ilçemiz insanını ve doğasını önceleyen, bugün artık dünyanın tercih ettiği bir başka planlama isteği olsaydı, sonuç da alınabilirdi. Aynen geçtiğimiz günlerde Antalya Doyran’da yapılmak istenen Hes projesine, farklı partilerdeki siyasilerin hepsinin aynı şekilde karşı koyarak, halkla birlikte bu projenin iptal edilmesini sağladığı gibi… Adı Koruma Amaçlı, olan kıyı planları, 2019 yılında sadece yatırımcıyı koruyacak şekilde evrilmiş, halkın günübirlik alanlarına 2019’da bu revizyonla oteller el koymuştur. Önceki plan notlarında, günübirlik alan tanımı,; "Toplumun yararlanmasına açık olmak kaydıyla” diye başlarken, 2019’daki plan notlarında bu kaldırılmış, defalarca “konaklama tesisinin devamı, tesisin tamamlayıcı niteliğinde olduğu yazılmıştır. Yani sıra sıra bütün oteller, halkın kullanım alanı olması gereken günübirlik alanlara havuzlarını, barlarını yapabilecekler, günübirlik alanlarımızı otellerinin ön bahçesi olarak kullanabileceklerdir. Bunu, ilk otelin Çed raporunda, vaziyet planına yansımış şekilde, bütün açıklığı ile gördük. Hem de günübirlikte kullanamadıkları emsal oranlarını, otel alanlarında kullanabilecekleri şekilde. Bu durumda otel alanlarının inşaat oranı aslında %80’den de çok daha fazla oluyor. Ama dedik ya, kıyılarımızı ve Gazipaşa halkını değil de sadece yatırımcıları koruma planı bu.
“Bu Planlama Kıyılarımız İçin, Yanlışlarla Dolu Bir Uygulama Olacaktır”
Yine 2019’da İnşaat oranları iki katına kadar çıkarılmıştır. Bu inşaat oranları korunan kıyılarımız için çok yüksek bir yapılaşma oranıdır. Doğru emsal oranı yatırımcıların talebine göre değil, bölgenin değerlerine göre belirlenmeliydi. Betonlaşmanın nasıl kat kat artacağına şu örneği de vermek istiyoruz. Geçen yıl ilk otelin Çed dosyasında gördük ki, aslında yüksekliğin en fazla 4 kat olduğu imar çapına, belediye tarafından kot+4 kat yazılmış, yatırımcı da bunun üzerine imar hakkı 4 kat olmasına rağmen 10 , 11 katlı devasa otel görsellerini basında paylaşabilmiştir. Bir başka olumsuzluk, planlamada kıyılarımızın küçüklüğü dikkate alınmamış, dev kütleli otellerin yapımına olanak tanıyacak, çok büyük parseller oluşturulmuştur. Oysa bizim ilçemizin kıyıları Manavgat, Kundu, Belek kıyıları gibi geniş alanlara sahip değildir. Değerli arkadaşlar, oteller arasında halkın kıyılara ulaşabilmesi için yeterli boşluğun bırakılmadığı, yolların yetersiz olduğu, denize dik inen yol uçlarının yeterli otoparklarla desteklenmediği, Selinus Sahilindeki araç yolunun kaldırıldığı bu planlama bizim kıyılarımız için, yanlışlarla dolu bir uygulama olacaktır. Yine Yapı büyüklüğüne hiçbir kısıtlama getirilmemiştir. Oluşturulan dev parsellere tek kütleli dev oteller yapılabilecektir. Oysa deniz havasının arkadaki tarım alanlarına ulaşabilmesi de düşünülüp, tek yapı değil de parçalı yapılaşma koşulları sağlanmalıydı. Yine minimum parsel büyüklüğünün 5 dönüm olması, daha küçük arazi sahiplerini yerlerini satmaya zorunlu kılmaktadır. 5 dönüm şartı ilçemizin durumuyla asla örtüşmemektedir. Oysa turizm sadece beş yıldızlı, herşey dahil sistemle çalışan otel anlayışından ibaret değildir. Nasıl ki Kaş’ta 1 dönümün bile altındaki parsellerde, doğa ile, sokak ile iç içe küçük butik oteller, yerel halkı kalkındırıyorsa, bir aile bu otellerden geçimini sağlayabiliyorsa, benzer durum bizim kıyılarımızda da olabilir. O zaman yerel halk küçük, kendi otellerinin sahibi olur, gerçek yer sahipleri yerlerini satıp bu dev otellerin hizmet sektöründe çalışmak zorunda kalmazlar.
Değerli arkadaşlar, geçen yıl Selinus kıyısındaki ilk dev otelin Çed süreci yaşandı. Çed raporlarında, diğer tüm olumsuzluklarla birlikte gördük ki, sadece bir otel için günde iki vardiya olmak üzere, 3 yıl boyunca hafriyat ve inşaat kamyonları çalışacak. Bir de Fidanlıkta 3 oteli birden ve kıyılarımızda sıra sıra diğer otelleri düşünün…
Gazipaşa’nın bu trafiği kaldıracak yeterli donanıma sahip yolları yoktur. Örneğin denizyolunda bir tane ışıklı kavşak olmadığı gibi, üzerinde de iki tane ilkokul, bir öğrenci yurdu ve liseler vardır. Keza Koru ve Bakılar’ın yolları da bu inşaat trafiğini kaldırabilecek durumda değildir. Yine bu Çed raporunda otellerin dev hacimli havuzlarının bile ilçemizin içme suyu ile doldurulacağı bilgisi vardı. Susuzluk kapıdayken, sürekli su kullanımı konusunda uyarılar yapılırken, ilçemizin suyunun karşılandığı sadece bir tane Sugözü gibi bir gözesi varken, bu Çed raporuna maalesef ki Gazipaşa ve Antalya büyükşehir belediyeleri uygun raporu vermişlerdir. Ankara’daki İdk toplantısında, platformumuz bu ilk otelin Çed raporunun yanlışları ve eksikliklerini anlatmış, süreç bir süreliğine durdurulabilmiştir. Fidanlık üzerinde de uygulanacak olan işte bu yanlış planlamadır…Tahsisle birlikte, mücadele edilmesi gereken, geçen yıl Selinus kıyımızda, şimdi Fidanlıkta karşımıza çıkan ve tüm kıyılarımızda karşımıza çıkacak olan bu planlamanın olumsuzluklarıdır.
Bölgedeki Tarım
İçinde yer aldığı mahallelerden daha fazla kişi barındırabilecek olan bu devasa kütleli oteller arkadaki tarım alanlarımıza da büyük bir baskı yapacak, özellikle Bakılar, Koru ve Kahyalar bölgesi bu durumdan çok olumsuz etkilenecektir. Bu bölgelerimizde çok verimli topraklarımız, üretime devam etmek isteyen insanlarımız vardır. Başta, bir dünya markası olan Gazipaşa muzu olmak üzere, her türlü sebze, meyve ve hububat yetiştirilmektedir. Anadolu’nun sadece bu bölgesinde görülen tropikal ikliminden dolayı avokado, mango, pasiflora gibi birçok tropikal meyve üretimi yapılmaktadır. Üretilen bu ürünler hem iç pazarda tüketilerek hem de ihraç edilerek ekonomiye çok fazla katkı sağlamaktadır. Kıyılarda dev kütleli bu otellerin yapılması ile bölgede turizm ağırlıklı nüfus artışı olacak, verimli tarım topraklarımız ikinci konut, lojman ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılaşmaya açılmak istenecek ve hızla yok olma sürecine girecektir. Oysa toprak, betondan daha değerlidir. Kaldı ki dev otellerin yapılması düşünülen tüm kıyı bandımızın kendisi de verimli topraklardır.
Tüm Bu Açıklamalarımızdan Sonra;
Bizler, bu kadar değerli bir hazine arazisi olan Fidanlık’ın, bu dev otellere verilmesini değil, halkımızın kullanımında olmasını istiyoruz. Yine bizler anayasamızın 43. Maddesi ve kıyı kanununda belirtilen, “Kıyılardan yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir” hükmü gereği Fidanlıkta ve tüm kıyılarımızda uygulanmak istenen 2019 tarihli, mevcut bu yanlış planlamadan vazgeçilmesini istiyoruz. Sadece Antalya’da bulunan 5 yıldızlı otel sayısının, İspanya’dan fazla olmasına rağmen, turizm gelirimizin İspanya’nın yarısına bile ulaşamaması bizim kıyılarımıza da uygulanmak istenen bu turizm stratejisinin ne kadar hatalı olduğunun bir kanıtıdır. Bizler turizme ve turizm yatırımcısına karşı değiliz. Ama turizm bir ilçeye, topraklarını, tarım alanlarını, halkın önceliği olan kıyılardan yararlanma hakkını, diğer canlıları ve yaşam alanlarını yok ederek gelemez, gelmemeli. Bizler, halkımıza da faydası olmayacak, herşey dahil sistemle çalışacak, sadece kıyılarımızı vahşice gasp edecek, aşırı betonlaşmaya yol açacak, sadece deniz odaklı büyük kitle turizmi istemiyoruz. Bu yıkımın yerine, Kıyılarla birlikte yaylalarımızın, çaylarımızın, doğamızın, zengin Gazipaşa kültürümüzün de bu insancıl turizme dahil edildiği, aynı zamanda tarımla turizmin birlikte uygulanabildiği, örneğin Ege’de üzüm bağlarının arasında hem üretimin hem konaklama birimlerinin, aynı zamanda ürünlerinin satışının olduğu gibi, portakal bahçelerinin arasında konaklama birimlerinin bulunduğu örneklerdeki gibi, her şey dahil sistemle çalışmayan, misafirlerimizin alışverişini esnafımızdan yapacağı, yemeğini halkımızın işlettiği yerlerde yiyebileceği, yöresel yemeklerimizi tadabileceği, tarım için gerekli hava akımlarımızı kesmeyecek, konuklarımızın çok daha küçük butik otellerde, pansiyonlarda ağırlandığı, sadece dev kütlelerle kıyıya yığılmayan, kıyıdan Toroslardaki dağ köylerimize kadar düşük inşaat oranları ile, butik otellerle, pansiyonlarla yayılan, yöre insanını, tarımı, yeşili ve doğayı koruyan bir turizm istiyoruz. Böylece halkımızın geniş bir kesimi turizmden ekonomik yönden de yararlanabilecektir.
Sahillerimizdeki Yanlış Yapılaşmadan Ders Çıkarılabilir
Gazipaşa’nın el değmemiş kıyıları için, tüm Akdeniz sahillerindeki yanlış yapılaşmadan ders çıkarılabilir. Bir kez daha söylüyoruz, henüz yapılaşmanın başlamamış olması hala bir fırsattır. Hem Fidanlık arazimiz için hem tüm kıyılarımızdaki bu yanlış planlama için.”