Örneğin yarasadan örümceğe, fareden bebek ceninine kadar akla hayale sığmayan ne varsa yenen Çin’de, Çin Ulusal Gıda Komitesi, Maide süresi 3. Ayetinde yer alan "helal insanlık içindir" mesajını paylaşarak helal gıda tüketilmesini önerdi.
Bu daha başlangıçtı çok şükür. Soydaş ve dindaşlarımıza karşı insanlık dışı uygulamaları ve işkenceleriyle bilinen Çinliler, Çin’de namaz kılıp Korona virüsüne karşı dua eden Müslümanları görünce, arkalarında saf tuttu.
ABD’li şarkıcı Jennifer Grout, tüm dünyayı etkisi altına alan Korona virüs salgının durması için Âyete’l-Kürsî’yi okudu. Sosyal medya hesabından bunu paylaşan Grout’a binlerce tebrik mesajı geldi.
ABD'de yayımlanan Newsweek dergisinde, "Temizlik imandan gelir. Uyandıktan sonra ellerinizi yıkayın" gibi hadisler yer aldı. Ayrıca derginin internet sitesinde 'Dua Korona virüsü yenmekte yardımcı olur mu?' sorusuna Amerikalılar yüzde 73 oranında “evet” dedi.
Almanya ve Hollanda’da da, Korona virüs salgını nedeniyle tedirgin olan Müslümanlara moral vermek amacıyla belirli camilerde, bazı vakitler hoparlörden ezan okunmasına izin verdi.
Yine İslam düşmanlığıyla meşhur Fransa’da Müslümanlara moral vermek için ilk defa minareden ezan okundu.
Ve İspanya’da Endülüs toprakları 500 yıl sonra Ezan sesiyle şereflendi. Müslümanlar balkon ve pencerelerden ezan okuyor ve hiçbir gavur(!) bunları ıslıkla yuhalamıyor.
Gözle görünmeyen bir virüsün sebep olduğu can korkusu dünya genelinde kalpleri taşlaşmış milletleri bile hizaya getirirken yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde durum ne?
Neymiş efendim 150 bin imam bir doktor etmiyormuş. Ülkemizde kişi başına bilmem kaç doktor düşerken kişi başına daha fazla imam düşüyormuş. Hastane sayısı cami sayısından azmış. Dua ile bu işler olmuyormuş, ilime sarılmak gerekiyormuş vs. vs. bir ton saçmalık ve yobazlık.
Bir de tabi içinde bulunduğumuz felaketten biran önce kurtulmak ve maneviyatımızı güçlü tutmak için minarelerden yükselen duaları ve salavatları ıslıklarıyla, çığlıklarıyla protesto eden soysuzlar var tabii…
İlk emri “Oku” olan, ilim meclislerini en değerli meclis kabul eden ve “İlim Çin’de de olsa gidiniz. Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” diyen bir dinin fen ve bilim karşıtı olmadığını anlatmakla vakit harcamak istemiyorum. Ne kadar anlatsak da yukardaki safsataları yayanların anlayacağını zaten zannetmiyorum.
Mesele burada açık ve aleni bir şekilde din düşmanlığı. Ülkemizde dini vecibelerini yerine getiren veya getirmeyen ancak İslam’ı baş tacı eden büyük çoğunluğun yanında esamesi okunmayacak bu din düşmanları, her fırsatta Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynuyorlar.
Bu had bilmezlik, özellikle içinde bulunduğumuz şu günlerde olduğu gibi kenetlenmemiz gereken günlerde yapılınca iyice çekilmez oluyor.
Hayatında caminin kapısında girmeyen arkadaş, dünya bu virüs karşısında aciz kalırken, İslam’ı ve imamı Korona aşısının önündeki en büyük engel olarak görüyor. Sanki zatı şahaneleri laboratuvarlarda sabahladı da tam aşıyı bulacakken mahallenin imamı kulağından tutup camiye tıktı. Sanki tıp fakültesini kazandı da Diyanet İşleri Başkanlığı “Bunu imam yapın” dedi.
150 bin imam bu günlerde bir doktor etmiyorsa, 150 bin doktor da bir bina inşaatında bir mühendis etmez. Her mesleğin yeri ve değeri ayrıdır.
Cami sayısını hastane sayısıyla kıyaslamak elma ile armudu toplamaya benzer. Camilerin neredeyse tamamı ülkemizde hayırseverlerin bağışlarıyla yapılır. Her mahalleye, bazen birden fazla ve farklı büyüklükte camiler yapılması mümkündür ama her mahalleye bir hastane yapamazsın. Bunun belli kriterleri vardır. Batı hayranları bu işlerin Avrupa’da nasıl olduğunu da isterse araştırabilir.
Bu gereksiz tartışmaların, toplumu germenin yerine, bilim insanları bu beladan kurtulmamız için var güçleriyle çalışsa, din adamlarımız dualarıyla, nasihatleriyle bu mücadeleye destek olsa olmaz mı? İkisinden birini neden tercih etmek zorunda kalıyoruz?
Bunun örneklerini dünyada gördük. Avrupa'nın en ağır Korona virüs salgınıyla karşı karşıya olan İtalya'nın göbeğinde yer alan Vatikan'da, virüse karşı alınan tedbirler nedeniyle ilk kez canlı video bağlantısı ile yapılan geleneksel pazar duasında Papa, “Mevcut Korona virüs salgını nedeniyle acı çeken kişiler ve onların bakımıyla ilgilenenlerin dualarımla yanındayım" dedi. Hiçbir Hıristiyan çıkıp “Dua ile bu işler olmaz, kiliseleri kapatıp hastane yapalım” demedi.
Amerika, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya ve tüm Avrupa ülkeleri bu illetle mücadele ederken kimse dinini aşağılamadı, küfretmedi.
Budizm inancına sahip ve tanrılarını temsil eden heykellere tapan Çinliler, bu virüsten kırıldığında kimse heykel kırmaya gitmedi ve heykellere ayrılan bütçeyle sağlık bakanlığına ayrılan bütçeyi kıyaslamadı.
Hülasa; bu memlekette herkes istediği şeye inanmakta ve tapmakta özgürdür ama bu özgürlük benim inancıma her fırsatta hakaret etmek demek değildir.
İmamlık peygamber mesleğidir ve bizim için en az diğer meslekler kadar kutsaldır. Bu büyük camianın içerisinde yanlış kişiler olabilir ama bu kişiler camiayı bağlamaz. İçinde bulunduğumuz bu zor günlerde bile siyasi rant devşirmek gayesiyle imamlara ve yüce dinimiz İslamiyet’e yöneltilen akla mantığa ve vicdana sığmayan tüm ithamları şiddetle kınıyorum.
İmamıyla, doktoruyla, çiftçisiyle, işçisiyle, yaşlısıyla, genciyle; velhasıl hep birlikte bu imtihanı geçeceğiz. Tokalaşmanın, sarılmanın, annemizin elini öpmenin, çocuğumuzu korkusuzca sevmenin, sokaklarda hesapsız yürümenin ne büyük bir nimet olduğunu bize öğreten bu şeyden inşallah en kısa sürede kurtulmak duasıyla…
SAĞLICAKLA EVDE KAL GAZİPAŞA…