VEDAT SÜMBÜL


YAĞMALANAN GAZİPAŞA İÇİN AÇIK MEKTUP…

Yıllar yılı yaptığım ya da konuk olduğum radyo-televizyon programlarında anlatmaya, övmeye doyamadığım Gazipaşa’yı yöneten bir belediye başkanının Gazipaşa’nın yağmalanmasına itiraz eden aydınlara reva gördüğü ifadeleri kanım çekilerek okudum. Sahiden utanç duydum.


Sayın Gazipaşa Belediye Başkanı,

Bir gazete haberi okudum. O haberde kurduğunuz cümleleri, seçtiğiniz ifadeleri dehşet ve üzüntü içinde kalarak okudum. Doğup büyüdüğüm, şiirlerle/yazılarla yıllardır anlata anlata bitiremediğim, Türkiye’nin en önemli yayınevlerinin birinin hazırladığı Antalya Antolojisi için Deniz Kızı Efsanesi’ni derlediğim, vaktin kaymakamıyla ‘’Bu ilçede okuma yazma bilmeyen yoktur.’’ cümlesiyle biten bir röportaj yaptığım, yıllar yılı yaptığım ya da konuk olduğum radyo-televizyon programlarında anlatmaya, övmeye doyamadığım Gazipaşa’yı yöneten bir belediye başkanının Gazipaşa’nın yağmalanmasına itiraz eden aydınlara reva gördüğü ifadeleri kanım çekilerek okudum. Sahiden utanç duydum.

Biz kimiz ve ne diyoruz ki bu kadar aşağılayıcı, tepeden bakan, hakaret içeren cümleler ve ifadeler seçme gereği duydunuz? Önce Gazipaşa Hepimizin Platformu’nda yer alan ve sizin  "Boş konuşuyorlar, bir şey bilmiyorlar’’ ifadeleriyle küçümsediğiniz, saygıya değer bulmadığınız insanlardan söz edelim: 

Kimler var bu platformda biliyor musunuz? Alanında isim yapmış yazarlar, şairler, gazeteciler, doktorlar, mimarlar, mühendisler, avukatlar, öğretmenler, Antalya’da adı hâlâ efsane olarak dolaşan bir il milli eğitim müdürü, doğayı sadece insanlara ait görmeyen aydınlık yüzlü, nice seçkin meslekten insanlar var.

Siz bu insanlardan söz ederken cansız, ruhsuz bir nesneden bahseder gibi ‘’bunlar’’ diyemezsiniz. ‘’Boş konuşuyorlar’’ diyemezsiniz. Çağdaş Türkiye’nin garantisi olduğunu iddia eden bir partinin, adını Atatürk’ten alan bir ilçesini bu dille yönetemezsiniz. Gazipaşa’nın yetiştirdiği değerleri, aydınları küçümseyen ifadeler kullanamazsınız. Gazipaşa’nın doğasını, yani geleceğini savunan bizleri "Siyaset yapıyorsunuz, bazılarınız memursunuz" gibi ifadelerle tehdit edemezsiniz. Tehdit ederseniz de aba altından gösterdiğiniz o sopa ayağınıza dolaşır; çünkü o memur olduğu için gıkı çıkmaması gerektiğini düşündüğünüz bizler, henüz yasal düzenlemesinin olmadığı yıllarda sendika yönetim kurullarında görev almış ve bugünkü sendikal yaşamı hazırlamış insanlarız. Ülkenin, şehirlerimizin, kasaba ve köylerimizin geleceği söz konusu olduğunda korkuyu hatırlamayacak insanlarız.

Biz ne diyoruz ki siz hakaret ifadeleri kuracak kadar kızıyorsunuz bize? Biz küçücük Gazipaşa sahilinin talan edildiğini, betona teslim edilmemesi gerektiğini söylüyoruz. Gazipaşa sahilinin Gazipaşa halkına ve orayı emanet edeceğimiz çocuklara ait olduğunu, Gazipaşa’ya turizm gelecekse bunun yolunun betonlaşma olmaması gerektiğini söylüyoruz. Uygarlaşmanın betonla değil, doğayı korumakla söz konusu olabileceğini, çağdaş bir yerel yöneticinin de betondan yana olmaması gerektiğini söylüyoruz. Bunlara itirazınız mı var ki bizleri Gazipaşa düşmanları gibi gösterme derdine düştünüz?

Siz Gazipaşa’yı betona teslim ederek mi getireceksiniz turizmi? Betona mecbur musunuz siz? Bunun için mi geldiniz sizi sokaklarında, kültürel etkinliklerinde ve diğer etkinliklerinde bugüne kadar hiç görmediğimiz Gazipaşa’ya? Gazipaşa’nın geleceğini savunan aydınlarla kafa kafaya verip bu doğa harikası ilçeyi korumak ve geliştirmek yerine bize hakaret ederek en çağ dışı gelişme modeli olan betonlaşmayı çılgınca savunmak için mi geldiniz?

Sosyal medya paylaşımlarımızın altındaki tıklanmayı saymak mıdır sizin yönetim anlayışınız? Sizin sosyal medya paylaşımlarınız çok mu beğeni alıyor ki bunu sanki bilimsel bir ölçüt gibi gazete röportajınızda kullanma gereği duydunuz?

Göz göre göre insanları yanlış bilgilendiriyorsunuz. Önerimiz yokmuş söylediğinize göre. Sosyal medya paylaşımlarımızın altındaki kalpleri sayacağınıza, oradaki arkadaşlarımızın verdiği, ıslak imzalarımızın olduğu dosyayı okuma gereği duysaydınız görürdünüz önerimiz olup olmadığını.

Bizim önerimiz yok, kaygılarımız boş ve zaten boş konuşan insanlarız; ama FOX TV gibi, Hürriyet gibi ulusal basın kuruluşları, duyarlı yerel basınımız, defalarca, söylediklerimizi haber konusu yapıyor, öyle mi?  Buyrun şimdi de bu konudaki en bilgili topluluk, onlara danışmadan böyle şeyler yapmamanız gereken bir topluluk, Antalya Mimarlar Odası, yanlış yaptığınıza dair bir basın açıklamasının ardından uygulamanıza ilişkin dava açtı. Bu konudaki en yetkin, onlarsız adım dahi atılmaması gereken meslek grubunun onaylamayacağı, bu işin Gazipaşa’nın geleceği için büyük tehlike olduğunu söylediği işleri yapmak için mi geldiniz siz Gazipaşa’ya? Sahi mimarlara ve onların Antalya odasına da hakaret edecek misiniz bu durumda?

Derdimizin Gazipaşa olmadığını söylemişsiniz. Bizim, mesela benim derdimin nasıl da Gazipaşa olduğunu herkes çok iyi bilir yaptıklarımızdan, yazdıklarımızdan… Sizin derdinizin ne olduğunu anlamaya çok ihtiyacı var ama Gazipaşa’nın. Betona mahkum olduğumuzu anlatma telaşına düşmüş sosyal demokrat (!) bir belediye başkanını, seçim meydanlarında güler yüzlü yönetim deyip seçildikten sonra bakışlarından sevgisizlik, dilinden hakaret  ve küçümseme akan bir CHP’liyi anlamaya çok ihtiyacımız var. Gazipaşa’da doğru düzgün bir şehir merkezi planlaması, bir tarım beldesine yakışacak modern bir pazar yeri düzenlemesi, yeni yapıldığı için sevineceğimiz basit dolmuş durakları için bile kayda değer bir şey yapmazken bu beton medeniyet sevdanız nasıl izah edilebilir bilmiyorum.

Biz o sahilde büyüdük. O eşiz sahili kendimiz kadar kaplumbağaların ve oradaki börtü böceğin de sayarak... Anılarımız var orada, sizin yok. ‘’Bunlar’’ diyerek küçümsediğiniz bizler, "beton şart" diyen bu çağ dışı yönetim anlayışınıza sonuna kadar itiraz edeceğiz, bilesiniz…

Sevgili Gazipaşalılar,

Daha önceki bir yazımda da söylemiştim: Deniz yolu yapılırken tarihi su kemerlerine zarar verildiğinde, hâlâ bir hayalet gibi orada öylece duran yat limanı garabeti sergilenirken, doğa harikası Cebeli Tepesi resmen beton yağmasına uğrayıp katledilirken ve daha nicesinde sesimizi çıkarmadığımız içindir bu beton saldırısı. Gazipaşa’ya turizm gelsin evet; ama dünyada birbirinden güzel sayısız örnekte olduğu gibi, çocuklarımızın geleceğini betonla karartmadan, Gazipaşa’nın eşsiz ve biricik sahilini Gazipaşalılara yasaklamadan… Gazipaşa’nın, ülkemizin ve dünyanın tarihi, katledilen doğal güzelliklere ilişkin pişmanlıklarla doludur, unutmayın… Doğayı ve çocuklarımızın geleceğini karartacak bir yöntemle gelecekse gelmesin o turizm…

Her fırsatta AK Parti yandaşlığı yaptığı iddiasıyla bazı basın kuruluşlarını ateş altında tutan sevgili CHP sever basın kuruluşları ve CHP yöneticileri,

Daha dün Karadeniz’de, Ege’de, Salda Gölü’nde, Serik’te ve nice yörede yapılan doğa katliamlarıyla ilgili kıyameti koparıyordunuz haklı olarak. Konu Gazipaşa olunca, orada CHP’li bir belediye başkanı var diye mi susuyor, görmezden geliyorsunuz olup biteni. Salda’yı, Serik’i günlerce haberleştirip Gazipaşa’yı atlayarak şimdilerde Olimpos üzerinden doğa sevgisi söylemleri düzen gazeteci, milletvekili, parti yöneticisi dostlar, Gazipaşa’nın talan edildiğini biliyor ve susuyorsunuz.

Anayasa’nın 43. Maddesi: ‘’Kıyılar devlettin hüküm ve tasarrufu altındadır’’ der. Yani sahillerin halka ait olduğunu söyleyerek, bu durumu garanti altına alır. Şimdi Gazipaşa’da, ilçe belediye başkanının hakaretlerine maruz kalma pahasına, bu anayasal garantinin sürmesi, ilçenin uygarlık katili betona teslim edilmemesi için uygar insanlara yakışır bir biçimde mücadelemizi sürdüreceğiz…

Saygılarımla…